ALARKO HOLDİNG YKÜ VE ALVIMEDICA YKB
LEYLA ALATON
“BENİM SLOGANIM
EVDE EŞİT, DIŞARIDA EŞİT”
Uzun senelerdir kadınların ekonomik bağımsızlık kazanması için mücadele eden Leyla Alaton, kadınların görünür olmasının itici güçlerinden birinin erkeklerin yakalayacağı farkındalıktan geçtiğinin altını çizerek, erkeklerin, kadınların mental olarak kendilerinden daha aşağı olmadığını fark etmeleri gerektiğine ve kadın ile erkeğin bir takım olduğuna vurgu yaptı.
Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve Alvimedica Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Alaton ile hayatındaki güncel gelişmeleri, yönetiminde bulunduğu şirketlerdeki son durumu ve daha da önemlisi “motivasyon kaynağım” dediği STK’cılığını ve kadının toplum ile iş hayatındaki yerini ve buna yönelik çabalarını konuştuk.
Bu sene iş hayatının biraz daha ön planda olacağını kaydeden Alaton, sosyal sorumluluk çalışmalarına ise aralıksız devam edeceğini belirtti.
Öncelikle 2021, Leyla Alaton için nasıl bir yıl oldu?
2021 de 2020 gibi dayanıklılığımızın test edildiği bir yıl oldu. Büyük değişimleri büyük hızlarda yaşamaya devam ettik. Bu yeni değişimlere adaptasyon sürecimiz ise sürüyor. Dijitalizasyon çok hızlı bir şekilde hayatımızın içine girdi; açıkçası içine sürüklendiğimiz bu hızlı dijitalizasyonu yok sayma lüksümüz de artık yok.
Sanırım, pandeminin olumlu tarafı bu oldu; teknolojiyi nasıl verimli kullanabileceğimizi ve onu nasıl iş ve yaşamlarımızın bir aracı haline getirebileceğimizi en başarılı şekilde test ettik. Elbette bunun yorucu tarafları da oldu. Örneğin, işlerimizi evlerimize taşıyabilmemiz gayet başarılı bir hamleydi ama evden çalışma anlayışı ile beraber işin 24 saate dönüşmesi hem yöneticiler hem de çalışanlar için yorucu oldu. Ancak 2020 ve 2021’i pek çok noktada test yılları olarak görüyorum, bundan sonrasında bu model ve süreçlerin kalıcı hale gelmesi ile prosedürel taraflarına yoğunlaşacağımıza ve standardize edeceğimize inanıyorum.
Ben de 2020 ve 2021’de bu yeni sistemleri içselleştirmeye ve hayatımın bir parçası haline getirmeye zaman harcadım.
Peki, Leyla Alaton’un 2022 yol haritasında neler var?
2022’de iş hayatım yine önceliklerimden olacak. Son dönemde Alvimedica’ya büyük bir mesai harcıyorum. Bu şirketimiz özelinde stratejik bir ortaklığa gitme aşamasındayız. Ürün gamımızı ve ihracatımızı artırmak temel hedeflerimiz arasında. Pandemi ile beraber medikal ürün endüstrisi daha fazla önem kazandı, daha doğrusu stratejik önemi fark edildi.
Sivil toplum tarafındaki çalışmaları da yine aynı özveri ile sürdüreceğim. Çünkü bu taraf aynı zamanda motivasyon kaynağım.
Diğer yandan pandemi ile beraber kişinin kendisinin, insan sağlığının ve hayat kalitesinin ne kadar önemli olduğunu fark ettik. Bu sebeple kendime ve aileme artık daha fazla zaman ayırma isteğim var. Bu doğrultuda da üzerimdeki iş yükünü kademeli şekilde devretmek istiyorum. Bu isteğimin arkasında elbette gençlere duyduğum güven de var. Yeni neslin, devralacakları işleri bizden daha iyi yapacağını düşünüyorum. Bu sebeple de onlara bizim zamanımızdakinden daha erken şans verilmesi gerektiği inancındayım.
Alvimedica şirketimiz özelinde stratejik bir ortaklığa gitme aşamasındayız. Ürün gamımızı ve ihracatımızı artırmak da temel hedeflerimiz arasında.
Alarko Holding ve Alvimedica 2021 yılını nasıl geçirdi?
2021 yılı, 67 yıllık birikimimizden yararlanarak hedeflerimize ulaştığımız, kararlı ve çevik organizasyonumuzu başarı ile test ettiğimiz bir yıl oldu. Dengeli ve defansif karakterli iş kollarımız her anlamda değer yaratarak büyümeye ve ekonomiye katkıda bulunmaya devam etti. Topluluğumuz bünyesinde yürüttüğümüz istihdam çalışmalarımız sonucunda da toplam istihdam ettiğimiz çalışan sayısı yaklaşık yüzde 15 oranında artış kaydetti. Yeni istihdam ettiğimiz çalışma arkadaşlarımızla büyüyen Alarko’nun çatısı altında, “hizmette ve üretimde kalite” ilkemizle değer yaratmaya devam edeceğiz.
Alvimedica olarak pandemi süreci ile beraber ne kadar doğru ve değerli bir sektörde olduğumuzu bir kez daha göstermiş olduk. Tüm sektörlerde duraksamanın yaşandığı bu dönemde biz Alvimedica olarak aralıksız çalışmaya ve kadromuzu büyütmeye devam ettik. Çalışan sayımız bir önceki seneye göre yüzde 27 oranında artış gösterdi. Ancak 2021 yılında ne yazık ki, globalde yaşanan tedarik zinciri krizi bizleri de olumsuz yönde etkiledi. Ham madde teslim süreleri bir yılı aşan sürelere ulaştı.
Ayrıca başarılı ve büyüme potansiyeli yüksek olan tüm şirketlerde olduğu gibi Alvimedica’nın gündeminde de halka arz var. Bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz; uygun konjonktürün sağlanması ile süreci hayata geçiriyor olacağız.
Leyla Alaton’u bugünkü konumuna getiren temel unsurların mücadele etmek, çabalamak ve yılmamak olduğunu biliyoruz. Yıllar önceki bu mücadele günümüz değerleri içinde nasıl aktarılabilir?
Aslında değerler değişmiyor. İnsanı insan yapan, verimli kılan, ayakta tutan, güçlü kılan değerledir. Bunları bir binanın temeli olarak görmek lazım. Bu değerler bana ailemden geçti ve ben de çocuklarıma aktarmaya çalışıyorum. İshak Alaton ve Üzeyir Garih, sahip oldukları değerleri ve bilgeliği cömertçe paylaştılar, ben de aynı cömertlikte aktarma gayretindeyim. Bugün şirketlerimizin temelinde de bu değerler ve onlarla şekillenen bir kültür var. Bu değerlerden taviz vermeden ancak değişen dünya koşullarını da bu yapıya entegre ederek yolumuza devam edeceğiz.
Mücadeleniz kadınlar için bir ilham kaynağı ama aslında bir parametre daha var. Siz de bir ara kendi döneminizin Z kuşağıydınız. Bu doğrultuda bugün mevcut koşullar altında çok tartışılan Z kuşağına neler söylersiniz?
Her kuşağın kendine has zorlukları, mücadeleleri oldu, olmaya da devam edecek. Dönemin koşullarına göre değişen parametreler, bu mücadelenin şeklini değiştiriyor. Nitekim, bugünün iş ekosistemi, iş yapış biçimleri, alanları ve iş modelleri eskiye oranla çok büyük farklılıklar barındırıyor. Bugünün iş yaşamı içinde X, Y ve Z kuşakları beraber hareket ediyor. X ve Y kuşaklarının oluşturduğu bir aradalık Z kuşağının varlığı ile yeniden sorgulanmaya başladı ve Z kuşağı daha fazla mağdur olan taraf olarak görülüyor.
Ancak ben bu noktada, Z kuşağının biraz daha mesafe kaydetmesi gerektiğine inanıyorum. Biz de kendi dönemimizin Z kuşağıyken sözümüz çok fazla dinlenmedi ve bunu sağlayabilmek için fazlaca mücadele vermek zorunda kaldık. Ben Z kuşağının kendini biraz fazla önemsediğini düşünüyorum. Onlara eski kuşaklara oranla daha fazla cömertçe davranılması, yaptıkları her işin ödüllendirilecek kadar abartılması, “bizim geçtiğimiz yollardan geçmesin” düşüncesi sebebiyle kendilerini biraz fazla üstün gördüler. Ailelerin sarıp sarmaladığı hayattan çıkıp gerçek dünyaya geçtiklerinde ise biraz kalp kırıklığı yaşamaya başladılar çünkü gerçek dünya maalesef, acımasız. Elbette, bu noktada, eğer ortada bir hata varsa, aileler bu hatanın önemli bir kısmını üstlenmeli.
Diğer yandan Z kuşağının çok şanslı olduğunu düşünüyorum çünkü tüm dünya pazarına hizmet edebilecek bir dünyaya doğdular.
Bizim dönemimizde azınlık kesim hariç, iş dünyasının içindekiler ülkelerine hapsolmuşlardı. Teknoloji onlara sınırsız imkanlar sunuyor. Bence Z kuşağının ihtiyaç duyduğu tek şey sabır. Daha ilk andan itibaren en yüksekte olmayı ya da en iyi maaşı almayı beklemeleri yanlış olur.
Hâlâ eril bir yapıda olan iş dünyasında kadını ekonomik olarak ayağa kaldırmak günümüz dünyasının felsefelerinden birine dönüştü. Peki, bu noktada erkeğe nasıl roller düşüyor ve eşitliği yakalamak isteyen kurumlara tavsiyeniz ne olur?
Kurumlara naçizane tavsiyem, kadın-erkek eşitliğini hem sayısal hem de niteliksel şekilde göz önünde bulundurmaları. Kadınların istihdam edilmesi kadar yükselmeleri de bu eşitlik anlayışında önemli bir yer tutuyor.
Kurumların yönetim kademelerindeki kadın sayısının artması, toplumdaki yanlış algıların değişmesinde önemli bir rol oynayacak ve artan kadın sayısı algısal normalleşmeyi daha hızlı var edecektir.
Kaldı ki, kadınlarla çalışan işletmelerin daha verimli bir ekosistem oluşturdukları zaten artık kaçınılmaz bir gerçek. Başarılı, esnek ve kendini güne adapte edebilen organizasyonlarda kadın yöneticilerin fazlalığı ve ortaya koydukları başarılar kendini hissettiriyor. Bugün şirketlerin önceliklerinde “müşteri memnuniyeti” üst sıralarda ve dikkat ediyorum, kadının yönetim kademesinde olduğu şirketlerde bu memnuniyet çok yüksek bir seviyede. Burada kadınların kendileri ile beraber başkalarını da düşünerek hareket etmesi temel itici güç.
Kadınlar bugüne kadar hep erkeğin arkasında kaldı, vitrinde hep erkekler oldu ama ben bu tablonun kadının azmi, çalışkanlığı ve hırsı ile kırılacağına eminim. Günümüz ekonomik koşullarında erkek, kadının düşünsel olarak kendisinden aşağı olmadığı gerçeği ile yüzleşmeli. Kadın ile erkeğin oluşturacağı takım organizasyonunda iş yaşamının ve sosyal hayatın daha da zenginleşeceğini biliyoruz. Kadın ve erkek rakip değil, birbirini tamamlayan unsurladır.
Bu arada bugünün Z kuşağı erkeklerinden çok ümitliyim çünkü büyük bir kısmı maalesef, boşanmış ailelerin çocukları. Boşanma durumlarında çocuklar çoğunlukla anneleri ile büyürler. Ve bu esnada annenin verdiği mücadeleyi, ne kadar farklı alana ve işe yetişmeye çalıştığını ve kendisine daha güzel bir hayat sunmak için nasıl bir özveride bulunduğunu daha yakından görüyorlar. Bu sebeple Z ve ondan sonraki kuşaklardan başarılı feministler çıkacağına inanıyorum. Daha eşitlikçi bir yapıya olan inançlarının yanında verecekleri mücadelenin de büyük olacağını düşünüyorum.
Kadın ile erkeğin oluşturacağı takım organizasyonunda iş yaşamının ve sosyal hayatın daha da zenginleşeceğini biliyoruz. Kadın ve erkek rakip değil, birbirini tamamlayan unsurladır.
Son yıllarda kadın girişimci sayısında artış görüyoruz, özellikle de teknolojik işler tarafında. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce hızla gelişen teknoloji kadın-erkek eşitliğinde bir katalizör olabilir mi?
Teknoloji tarafında kadınlar çok başarılı ve bunun örneklerini de son yıllarda epeyce görmeye başladık. Teknoloji, kadın-erkek dengesinin eşitlenmesi sürecinde başarılı bir rol oynuyor. Teknolojiyi “yeni ekonomi” içinde değerlendiriyoruz ve açıkçası yeni ekonominin cinsiyeti, cinsiyet takıntısı yok. Yeni fikirleri, yetkinlikleri olan herkese açık bir yapıda yeni ekonomi anlayışı.
Diğer yandan dijital dünya, iş yaşamını daha da demokratikleştirdi ve özgürleştirdi. Ayrıca kadınların çalışma sınırlarını genişletti. Kadınlar, teknoloji sayesinde sahip oldukları her yeteneğin ekonomik değere dönüşebileceğini fark etti.
Aynı zamanda bir annesiniz, sizin çocuklarınız da sizinkine benzer bir mücadeleden geçti mi, onların büyüdüğü temel felsefe ne oldu?
Dediğim gibi her devir kendine has bir ekosistem içinde gelişti ve evrildi. Benim büyüdüğüm Türkiye’de imkanlar çok kısıtlıydı ve bu sebeple çok mütevazı büyüdük. Bugünün dünyasında ise pek çok olanak var ve bundan dolayı da fazla materyalist. Maneviyat ve değerler daha fazla arka planda kalıyor. Dolayısıyla böyle bir dünyada çocuk yetiştirmek çok daha zor. Ben anne olarak, çocuklarımın önceliğinin maddiyat olmaması için mücadele ettim, etmeye de devam ediyorum. Bilgiye, yapabileceklerine ve düşüncelerine odaklanmalarını öğrettim onlara. Ailenin imkanlarından, soy isimden gelen güçten beslenmemeleri gerektiğini bilmemeliler. İnsan ayrımı yapmamaları ve herkesten bir şeyler öğrenebilecekleri bilinciyle büyüdüler. Kısaca içinde büyüdüğüm değerler ve prensipleri bugünün değerleri ile aynı potada eriterek onlara aşılamaya devam ediyorum.
Z kuşağına dönecek olursak, biliyorsunuz bu kuşak ile beraber “bir kuşaklar arası anlaşmazlık” ortamı oluştu. Bu noktada “tersine mentorluk” kavramından bahseder olduk. Kuşaklar arası köprünün oluşumunda tersine mentorluğu nasıl değerlendirirsiniz?
Eğer tersine mentorluğu gerçekleştiremezsek, farklı kuşakların birleşimi olan toplum, aynı dili konuşamaz; bunu yapamadığımızda da hep dillendirdiğimiz birleşmeyi sağlayamayız. Birçok farklı jenerasyon bugün bir arada yaşıyor; herkes kendi döneminin değer yargıları içinde hareket etmeye ve diyalog oluşturmaya kalkarsa, bu bir monoloğa dönüşür ve sadece iletişimi kaybetmekle kalmayız, toplumsal yozlaşmayı ve ayrışmayı da derinleştiririz.
Alvimedica olarak pandemi süreci ile beraber ne kadar doğru ve değerli bir sektörde olduğumuzu bir kez daha göstermiş olduk.
“Beğenmeyen Bakmasın” isimli kitabınız henüz çıkmamasına rağmen çokça konuşuldu. Kitap ile alakalı son durum nedir? Nasıl bir mesajı var?
Kitap daha çıkmadı ama yaptığım her röportajda ismi geçiyor, çokça dillendirildi. Bu sebeple de çoğu kişi çıktığını zannediyor. Ancak ben içime tam olarak sinmeden raflarda yer alması taraftarı değilim. Diğer yandan kitabın isminin dahi yeterince ses getirdiğini düşünüyorum. Açıkçası, benim de amacım buydu. Kadınların kendini güçlü hissetmesi ve “beğenmeyen bakmasın” diyebilmesini ve bunun herkesçe duyulmasını istiyordum.
Kitapta verdiğim mesaj, normal hayatta da sürekli olarak dillendirdiğim bir kaçınılmazlığa dayanıyor: Ekonomik bağımsızlığı olmayan kadın, ayakta duramaz ve her zaman ikinci planda kalarak, enerjisini daha ziyade etrafındakilere vermeye devam eder ve en maalesef, asıl potansiyelini somutlaştıramaz.
Son olarak, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesi ile kadınlara mesajınız ne olur?
Benim uzun senelerdir verdiğim mesaj bir önceki soruda da belirttiğim gibi; ekonomik özgürlük. Çünkü ben bağımsızlığımı, sağlam duruşumu ve zorluklarla başa çıkabilme azmimi ekonomik bağımsızlığıma borçluyum. Eğer bağımlı bir maddi hayatım olsaydı, isteklerimi gerçekleştiremezdim. O yüzden ekonomik özgürlük her zaman öncelikli olmalı diyorum.
Çocuklar bile bence çalışan anneye daha fazla saygı duyuyorlar ve annelerinin mesleğini gururla söylüyorlar. Annenin ekonomik bağımsızlığı çocuğun yetişmesinde ve dünyaya bakışında da çok önemli. Çocuğun dünyaya eşitlikçi bakması isteniyorsa, kadının eşi ile aynı yerde duruyor olması lazım. Benim sloganım; evde eşit, dışarıda eşit.
“BİR MÜCEVHER SENDEN EVVEL GÖZÜKMEMELİ”
Benim annem Avrupalı bir kadındı. Savaş sonrası İsveç’e mülteci olarak gitmek zorunda kalmış bir ailenin çocuğuydu. Maddiyattan uzak bir şekilde etrafımdaki güzellikleri ve değerleri fark edebilmeyi anneme borçluyum. Ona göre çünkü asıl güç manevi taraftaydı. Çok sık kullandığı bir lafı vardı: “Bir mücevher senden evvel gözükmemeli.” Bu cümle, bende o kadar fazla yer etmiştir ki, hiçbir zaman benim önüme geçecek bir takıya izin vermem.
Ben annemin bana öğrettiği doğrularla büyüdüm. Bize aşıladığı temellerden biri enerjimizi kendimizi geliştirmeye harcamamız gerektiğiydi.
Elbette karakter oluşumunda genetik de çok önemli. Ben babamın genetiğini taşıyorum ama bunun annem tarafından yoğrulması ile şekillendim.
“STK’LARIN DAĞINIKLIĞI ETKİ ALANINI DARALTIYOR”
Türkiye’de STK bilinci gelişti ama şöyle bir sorun var; Türkiye’de aynı işi yapan, dağınık yapıda yüzlerce STK var. Bu dağınıklık etki alanını daraltıyor. Bu sebeple aynı çatı altında bir araya gelmenin daha geniş kitlelerce bilinirlik oluşturacağını, daha fazla kaynak yaratacağını ve daha fazla kişiye ulaşılmasını sağlayacağını düşünüyorum.
Diğer yandan STK’lar ve kurumsal firmalar arasında sürdürülebilir bir iş birliği oluşması gerekiyor. STK’ların ve şirketlerin ortak bir paydada buluşabilmesi için de her iki tarafın değerlerini yansıtan sürdürülebilir projelere ihtiyaç var. Her sene aynı projeyi destekleyen bir kurum, bu şekilde STK adına daha yüksek bir farkındalık yaratabilir.
Bir diğer hassas mevzu ise STK yönetimleri. Şirketlerdeki gibi STK’larda da yönetimler değişmeli ki, fikirler güncellensin. Maalesef bazen STK’lar iş dünyasının içinden olmayan ama kendilerini göstermeye meraklı isimler için bir vitrine dönebiliyor.
Kısaca, evet STK’lar çok önemli, kesinlikle gerekli ama kurumsallaşma konusunda ciddi bir yol alınması gerekiyor. Bugünü değil, yarını kurtarmaya yönelik çalışılmalı.
“KADIN YÖNETİCİLERİMİZ ŞİRKETLERİMİZE ÇOK OLUMLU KATKILARDA BULUNUYORLAR”
Alarko Holding, son yıllarda kadın çalışan ve yönetici yetiştirmeye yönelik odak grup çalışmalarını hızlandırdı. Sadece makro olarak değil, fonksiyonel ve departmana özgü arayış ve çalışmalar neticesinde çalışan kadınlarımızın sayısı her geçen yıl artıyor. Holding çatısı altında yönetim kurulunda kadın yönetici oranı yüzde 25’e yakın olup, kadın çalışan sayımız yüzde 45 seviyelerinde. Çok olumlu bir gelişme olarak, üst düzey yöneticiler arasında da kadınlarımızı görmeye başladık; şu an itibarıyla yöneticilerimizin yüzde 31’i kadınlardan oluşuyor. Bu yöndeki çalışmalar ileriki dönemlerde daha da fazla sonuç verecek olup, şimdiki etkili orta düzey kadın yöneticilerimiz üst düzeyde kendilerine yer buluyor olacak ve şirketin yönetiminde daha etkin hale gelecekler. Şunu da söylemek isterim ki; yenilikçi, kapsayıcı ve çözüm odaklı yaklaşımlarıyla kadın yöneticilerimiz şirketlerimize çok olumlu katkılarda bulunuyorlar.
Alvimedica olarak yaptığımız iş son derece detay isteyen, hassas bir iş. Hem üretim hem de iletişim anlamında kadının son derece yatkın olduğu bir alan. Özellikle el becerisi isteyen bizimki gibi sektörlerde kadın çalışan çok daha kıymetli. Biz de bu doğrultuda şirketimizde kadın istihdamına çok ciddi önem veriyoruz. Çalışan personellerimizin yüzde 71’ini kadın çalışan olarak istihdam ediyoruz.
Alvimedica’da çalışan personellerimizin yüzde 71 ini kadın çalışan olarak istihdam ediyoruz. Holding çatısı altındaki kadın çalışan sayımız ise yüzde 45 seviyelerinde.